Zaman Ana içeriğe atla

Zaman

Tempo meselesi sadece zevk ve yetenek faktörlerine değil, kullanılan enstrümanın kendisine ve performansın sergilendiği oda veya salona da bağlıdır.“Tempo” bir parçanın icra edilme hızını ifade eden, müzik kuramından ödünç alınmış bir kavramdır. İnsanlar, canlı ekonomilere, yüksek sanayileşme oranlarına, geniş nüfusa ve daha serin iklimlere sahip olan, bireyciliğe doğru kültürel bir eğilim gösteren yerlerde daha hızlı hareket etmeye yatkındır. Bir şehir büyüdükçe, o şehrin sakinlerinin zamanının değeri de yerin artan gelir oranı ve hayat pahalılığı ile birlikte artar; böylece zamanı idareli kullanmak daha mühim hale gelir ve hayat gittikçe daha aceleci ve sinir bozucu olur. Zaman tasarrufu sağlayan tüm yaratımlara karşın insanların kendilerine ayıracak vakitlerinin öncekinden de az olması, modern dünyanın en büyük ironilerinden biridir. Aslında, Sanayi Devrimi’nden önce insanların pek azının çalışmaya yatkın olduğunu gösteren pek çok kanıt vardır. Avrupa’da Ortaçağ boyunca, bir yıl içerisindeki tatil günlerinin ortalama sayısı 115’ti. Yoksul ülkelerin günümüzde bile zengin ülkelerden ortalama olarak daha fazla tatil yapması ilginçtir. Daha fazla üretim ve tüketimin bir sonucu olarak, artan bir zaman kıtlığı yaşıyoruz. Bu, şu şekilde işler: Üretimde verimliliğin artması, her bireyin saatbaşı üretiminin de artması anlamına gelir, artan üretkenlik ise… sistemin devamını sağlamak için daha fazla ürün tüketmemiz gerektiği anlamına gelir. Serbest zaman tüketim zamanına dönüşür, çünkü ne üretim ne de tüketim yapılarak harcanan zaman boşa harcanmış kabul edilmeye başlanır . . . Zamanın değerindeki artış (zaman kıtlığının artması) öznel olarak tempo veya hızdaki artış olarak hissedilir. Her zaman için üretim bandına yetişememe ya da işe geç kalma tehlikesi altındayızdır ve boş zamanımızda dahi zamanı harcamaktan endişe ederiz. İklimi sıcak yerler daha yavaştır. Sıcak yerlerdeki insanların çok fazla “çalışması gerekmemektedir. İhtiyaç duydukları eşyalar daha masrafsız ve sayıca azdır -daha az kıyafet, daha basit evler- öyleyse neden acele etsinler ki? Bireyci kültürler kolektivizmin ön planda olduğu
kültürlerden daha hızlı hareket eder. “Vakit nakittir” düsturunu benimseyen, her saniyeyi değerlendirme telaşında bir zihniyete yol açar. Buna karşın sosyal ilişkilere öncelik verilen kültürlerde, zamana yönelik daha rahat bir yaklaşım görülür. Zaman türlü türlü insanla, türlü türlü hızlarda dolaşır. Herbert Spencer bir keresinde zamanı; “insanın her daim öldürmeye çalıştığı, fakat sonunda insanı öldüren” bir kavram olarak ifade etmiştir. Hayatın en tuhaf ironilerinden biri zamanın -tüm kaynakların en değerlisi ve en az yeri doldurulabilir olanı- her zaman için hoş karşılanan bir hediye olmayışıdır. Hayatın ivedi hızının sembolü olarak saatin hareket eden akrep-yelkovanından daha çarpıcı bir örnek yoktur. Sessiz sinema komedyeni Harold Lloyd’un kalabalık cadde üzerindeki binanın sekizinci katında bulunan saatten yirmi dakika boyunca sarkması ya da Salvador Dali’nin gerçeküstü bir çölde eriyen saatinin imgesi, zamanın büyük bir diktatör olarak silinmez ve kalıcı izlerini göstermektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lipelius ve Lipelius Felsefesi.

Lipelius 9.yüzyılda yaşamış olan bir felsefecidir. İrlanda doğumludur. Tanrılar okulu adlı bir el yazması vardır. Hakkında çok az bilgi olmasına rağmen felsefesi oldukça derindir. Lipelius Felsefesi Lipelius'un öğrencilerilerine Lupelyanlar denilmektedir. Lupelyanlar, nedenlerini bilmedikleri anlamsız çatışmalara, ihtilallere ve uzak ülkedeki manasız savaşlara gönüllü olarak katılırlardı. Onlar savaş meydanlarında ne zayıfı ne de mazlumu korumak için, ne soyut ilkeleri ne de ideolojileri savunmak için, ne düşmanlarını yenmek için ne de öclerini almak için giderlerdi. onlar kendilerinin efendisi, kaderlerinin belirleyicisi olmak için savaşırlardı. Gerçek savaşçılar başkalarından üstün gelmek için ya da onları kontrol altına almak için savaşmazlar. Onlar bir zafer, bir mülk, onlar gerçek önemi olan tek bir şeyi kazanmak için savaşırlar, kendi içsel özgürlüklerini. Lupelius'un öğretisi, iradenin geliştirilmesine dayalı bir yıkılmazlık eğitimiydi.Amacı bütün kısıtlamalardan kurt...

Mağara Resimlerinin Yapılış Amacı Nedir?

  Şöyle bir kaç genel bilgi ile başlayalım. 42 bin yıllık mağara resmi İlk mağara resimleri bundan yaklaşık 42 bin yıl önce yapılmıştır. 1860 yılında ilk mağara resimleri bulunmuştur. Mağaralar kapalı kaldığı için bunca yıl boyunca resimler sapasağlam kaldı. Fakat kapıları açılıp içeri ısı ve ışık girmeye başlayınca bazı mağaraların resimleri uçup gitti bazıları ise çok az sayıda ziyaretçiye -bilim ve devlet adamları gibi- açık ve diğer süre zarfında tamamen kapalı. İlk resimler ıslak çamur ve parmaklarla yapılırken zaman geçtikçe çakmak taşı ve aletlerle taş üzerine kazınarak çizimler yapıldı. Ardından bunlar minarel tozlarıyla boyanmaya başlandı. 150 ye yakın minarel tozunun oldu söyleniyor. Bu minarel tozları bitki ve hayvan yağlarıyla karıştırılarak kullanılıyordu. Resimler yapılırken kuş tüyleri fırça niyetine, kamışlar ise sprey boya gibi kullanılmıştır.   Kamışlarla püskürtme ile yapılan el izleri Bazı resimler insan boyu hizasındayken bazıları ...

Gramsciye Göre İdeoloji

Güç ilkelerine dayalı şekilde işler. Bu işleyişide toplumun egemen sınıfı elinde tutar. Devletin baskı aygıtları (asker, polis, hükümet) doğrudan baskı aracıdır. İdeolojik aygıtlar (aile, okul, din) ise ideoloji üretimi ve dağıtımı yapan araçlardır.